F ile G'nin şifresi!
Türkiye 17 Aralık'tan sonra daha önce hiç yaşamadığı türbülansa yakalandı.
Bütün hesaplar Erdoğan'ın önce çevresinin daha sonra da kendisinin çökertilmesi üzerineydi!
Bunun için medya kanalıyla ALGI oluşturuldu!
Ayakkabı kutuları, saatler, çikolata paketleri, para sayma makinaları, kapıda çekilen fotoğraflar, aracılar, motosikletli kuryeler, para çantasıyla dolaşanlar falan filan...
Camia denilen, cemaat denilen yapı her ne kadar Fethullah Gülen'in ağzından bunları kabul etmese de hükümetle, devletle karşı karşıya gelindi!
Operasyonu KURGULAYAN akıl bunu büyük bir iştahla istiyordu!
Erdoğan gidecek, ardından da kullanılan YAPI tasfiye edilecekti!
YAHUDİ BARONLARIN tezgahı buydu! Hiç kullanılmayan enstrüman olarak kenarda bekleyen cemaat vardı! AK Parti iktidarı boyunca da büyümüş iyice serpilmişti!
Oyunu kuranlar cemaati ŞİŞİRİP Erdoğan'ın üzerine gönderdi! Fizik kanunu gereği ikisinden biri kırılacak diğeri de hiç olmazsa büyük hasar alacaktı!
Bunu gören hiç olmadı! Özellikle cemaatte "Biz kullanılıyor muyuz?" diye soran çıkmadı! "Düğmeye basın artık!" emri Pensilvanya'dan geldiği için belki herkes gereğini yaptı! AKIL devredışı kaldı!
Yapılması istenen operasyonda kazanan olmayacaktı! Ayrıca ülke çakılacaktı!
Başbakan Erdoğan'ın daha önce olduğu gibi saldırının geldiği yere doğru yürümesi operasyonu tamamen bitirdi! Sonuçsuz bıraktı! Karşı tarafın en az ihtimal verdiği ŞIK buydu! Bu nedenle bir dağılma yaşadılar!
Geri çekilme hali ortaya çıktı! Kapıya dayanmak isteyenler, İngiliz gazeteleri üzerinden mesaj verme yoluna saptı!
PEKİ NE OLDU DA BU NOKTAYA GELİNDİ?
Bu soruya herkesin verecek cevabı farklı!
Bunu biliyorum. Ama ben size gerçeği anlatayım! Ve bu gerçek aslında Erdoğan'ın neden hedefe konulduğunu cemaatin de nasıl kullanıldığını anlatıyor!
Erdoğan'la hizmet arasında ipler, 28 Aralık 2011'de KOPTU!
Başbakan Erdoğan yurt içinde ve dışında yaptığı özel görüşmeler, ziyaretler, toplantılar hakkında ilginç geri dönüşler aldı! Gideceği ve gittiği yerde yaptığı KONUŞMALAR Ankara'da önüne geldi!
Kimselerin bilmesi mümkün olmayan kritik konuşmalar, masasına kondu! Devletin KOZMİK toplantıları adeta birileri tarafından kaydedildi!
Erdoğan özellikle cemaate yakın polislere güvendiği için konuyu onların amirlerine iletti! Gerekenin yapılması istedi!
Karşı taraf "Hiç problem yok! Gereken neyse yapılacak!" sözü verdi! Zaten Erdoğan'ın güveninden doğan ilişki böyle yürüyordu! Başbakan kapıları açıyor ancak karşı taraf Ankara'ya değil de başka bir merkeze çalışıyordu!
Bu arada Hakan Fidan MİT Müsteşar olarak göreve gelmiş ve cemaat medyası övgü dolu yazılar kaleme alıyordu!
Açın bakın görürsünüz!
28 Aralık 2011'e kadar her şey çok güzel gidiyordu!
Özel toplantılar başka kanallardan ortaya saçılmaya devam edince, MİT devreye girdi! Erdoğan'ın evi ve ofisi arandı! Hakan Fidan'ın devreye girmesi çok kişiyi rahatsız etti! Haklılardı!
Çünkü MİT elemanları, POLİSİN "TEMİZ!" diye rapor verdiği ofiste yani BAŞBAKAN'ın çalışma odasında BÖCEK buldu! Sorumlular şaşırıp kaldı!
Çünkü Erdoğan ilk kez güvense de ayrı bir koldan CHECK ettiriyordu! Ve böylece büyük yalan ortaya çıkıyordu!
MİT'in manevrasından sonra EMNİYET, çocuklara anlatılacak gerekçelerle olayı savuşturmayı denedi! Ama artık karşılarında AKILLI bir teşkilat vardı! Polisler skandalın geçtiğini düşünürken MİT ertesi gün yine bir EKİP gönderip aynı yerleri arattırdı ve yine BÖCEK buldu!
Bu polislerin, yani dışarıdan emir alanların SONU demekti!
BÖCEK yüzünden Hakan Fidan ile cemaatin arası açıldı!
Belli ki cemaati kullanan güç, bundan çok rahatsızdı! Öyle ya bir gönül hareketi olan cemaatin dinlemeyle, kayıtla, özel hayatı fotoğraflama ile ne ilgisi olabilirdi!
Bir Müslüman, bir Müslüman'ın ayıbını örtecekken nasıl oluyordu da birileri CEMAAT adına herkesi dinliyordu! Cemaat artık bu ülke için DERİN KULAK'tı!
Zaten bu nedenle Fethullah Gülen için yapılan tanıtımlarda kullanılan "Herkes konuştu o sustu!" sloganı sosyal medyada "Herkes konuştu o dinledi!" şekline dönüştürülüyordu!
40 yılını öğrenci yetiştirmeye, Türk Bayrağını dalgalandırmaya, dini öğretmeye adayan biri, bir anda TELEKULAK oluyordu!
Bu milattı!
Bu saatten sonra ülkede film koptu!
Böceğin bulunduğu gün Uludere saldırısının yaşanması, İlker Paşa'nın tutuklanması, 7 Şubat MİT krizinin olması gibi yara açan pek çok gelişme birbirini takip etti!
Gezi, 17 Aralık, 25 Aralık da işin sosuydu!
ASLINDA ipleri koparan BÖCEK'Tİ!
Yani birileri kulağı kaybedince gerildi, sinirlendi ve saldırdı! Dershaneler, okullar, kurslar işin görünen tarafı! Zaten Gülen bunu bildiği için "Bizden dershaneleri kapatmamızı isteselerdi hiç düşünmeden kapatırdık!" dedi!
BAKIN!
Karşımızdaki güç cemaat, hizmet, paralel yapı falan değil!
Bu isimlerin arkasına sığınmış, gizlenmiş ve bunları kendine siper etmiş KÜRESEL GÜÇ!
Tamam içinde Amerika'da eğitim alan polisleri var! Tamam içinde Yahudiler'e yakın çok insan vardı! HOCA olarak kendine önemli Yahudi ailelerini seçenler var! Ama yine de karşımızdaki yapı TÜRK DEĞİL!
İnanın birçok şeyden haberleri olduğunu sanmıyorum! Ama "Çok güçlüler!" sözüne esir oldukları bir gerçek! Kritik yerlerde adamlarının olması onların her şeye güçlerinin yeteceği anlamına gelmez!
Bu insanları kullanarak ilerlediler! İstanbul'daki "3 ABİ" bu işin arkasındaydı!
İlerledikçe önceden yetiştirdikleri çocuklar da HAZIR OLDA bekledi! Bu çocukların yani etkili çocukların büyük bölümü EMNİYET MÜDÜRÜYDÜ! Şu anda da 18'i KAMİKAZE modunda! Emir geldiği an gerekeni yapacaklarından hiç şüphe yok!
Bu müdürler gibi kullanılacak herkes HOCA'ya hizmet ettiklerini sanırken, aslında perde gerisindeki yabancılara çalışıyordu!
Çünkü gönül hareketi olarak başlayan hizmetin, DNA'sıyla, fabrika ayarlarıyla oynayan YAHUDİ aklıydı!
Belki ABİ'ler, ABLA'lar bilmiyor ama Gülen'in bazı yabancılarla arasından su sızmıyordu!
Mesela Pensilvanya kapısını açan, küresel hareket haline gelmelerinde çok önemli katkısı olan Graham Edmund Fuller, çok önemli bir isimdi!
EDMUND ismini Amerikan devleti bile bilmezdi neredeyse!
Hep Graham Fuller'dı! İşte Gülen, YAHUDİLER'e çalışan bu CIA görevlisiyle çok iyi görüşürdü!
Aralarında çok sıkı dostluk vardı!
Belki Sayın Gülen röportajlarında bunu söylemez ama kendisi bu zata ALTIN BİR ANAHTARLIK VERMİŞTİ!
Hediyeyi alan kişi çok sevinmiş ve "İkimizin de isimleri ve soyadları F ve G ile başlıyor! EN büyük ortak noktamız bu!" demişti!
Kanada'da YAHUDİ üniversitesinde ders veren Fuller, okulun otoparkına bıraktığı aracını hala üzerinde "GF!" harflerinin bulunduğu anahtarla kilitliyor!
Daha ne anlatmam gerektiğini inanın bilmiyorum!
Bence Hocaefendi F ile G'yi alarak vatanına dönsün!
G ile F orada kalsın!
Yoksa acı giderek büyüyecek!
Benden söylemesi!
Ergün Diler
0 Yorumlar