Kraliçe Victoria'nın en iyi en ciddi siyasetçilerinden biri olan Lord Dufferin doğrudan doğruya kendisinin yaşamış olduğu paranormal olayı aktarmadan önce Lord Dufferin hakkında onu tanıtıcı bilgi verelim: Lord Dufferin Hindistan'ı yönetmiş; St. Petersburg'ta Roma'da Paris'te elçilikler yapmış önemli bir kişidir. Asıl adı uzun adı Frederick Temple Hamilton Blackwood olan Lord Dufferin olup her şeye kolayca inanan biri de değildir. Bir yazar oğludur. Uyanık bir zekaya sahiptir. Her olaya gerçekçi açıdan bakıp değerlendirebilen sağlam bir karakteri vardır. Kolay kolay etki altında kalmayan bir tiptir. Yani aktaracağım ruhsal olayı doğrudan doğruya kendisi yaşamamış olsaydı; inandırılması imkansız bir kimsedir. Evet; Lord Dufferin işte böyle inandırıcı sağlam birisidir.
Başından geçen paranormal olayı zamanımıza kadar ulaşan Lord Dufferin ne anlatmışsa gerçekleri anlatmış çok saygın bir kişidir. Bu bakımdan anlattıklarını yok saymamız olası değildir. Lord Dufferin Paris'e atanmıştı. Göreve başlamadan önce birkaç haftalık tatilini İrlanda'daki arkadaşlarının yanında geçirmek istemişti. Bir gece ansızın bir korkuya kapıldı: Nedenini bulamadığı bu korku etkisiyle uyanmıştı; daha doğrusu uyandırılmıştı. Tekrar uyumaya çalıştı ama olmadı.
Uyuyamayınca kalktı ve odada gezinmeğe başladı. Perdelerin arasından Ay'ın yusyuvarlak olduğunu gördü. Perdeyi açtı. Gece çok sessizdi. İlerdeki çayırlar ağaçlar gümüş rengi parıltılar içindeydiler. Birden bu ağaçların altında bir şeyin kıpırdadığını gördü. Pencereden uzaklaşarak izlemeye başladı. Sırtında uzun bir sandık taşıyan adamı fark edinceye kadar bekledi: Adam ağaçların altından iyice açığa çıktı. Sırtındaki uzun sandıkla çayırlardan geçti ve ilerideki bahçe kapısından girerek kumlu yoldan eve doğru ilerlemeğe başladı. Tam pencerenin önünde durdu. Başını kaldırıp yukarıya baktı ve Lord Dufferin ile göz göze geldiler.
Lord bu ansızın göz göze geliş üzerine tanımlanması güç bir korkuya kapıldı. Çünkü böylesine çirkin ve korkunç bir yüzü ömrü boyunca hiç görmemişti ve bakışları bir süre bu çirkin yüze kenetlendi. Bu çirkin adamın bakışları da aynen kenetlenmişti. Yani ikisi de birbirine kenetlenmişçesine bakıyorlardı. Sonra bu çirkin adam başını çevirerek yolun devam ederken Lord bu anda onun omzunda bir tabut taşıdığını fark etti.
Ertesi sabah geceki bu olayı arkadaşlarına anlattı. Fakat adamı tanıyan çıkmadı. Kimse de o yörede o yöreyle ilgili cin peri hayalet öyküsü bilmiyordu. Ev yeni yapılmıştı. Ev sahipleri bu olaya pek inanamadılar. Lord Dufferin bunu fark edince fazla da ısrar etmedi. Fakat kendisi bir hayal bir rüya görmediğinden çok emindi. Aradan birkaç yıl geçti. O birkaç haftalık tatil çoktan bitmiş; Lord Dufferin Paris'teki elçilik görevini sürdürmekteydi ve o olayı unutmaya başlamıştı bile.
Paris'te Büyük Otel'de bir konferansa çağrılmış ve katılmak için bu otele gelmişti. Otelin önünde bekliyordu. Tam asansöre binecekken gözü asansörcüye takıldı: İrlanda'da yıllar önce o gece gördüğü adamdı bu. Korkuyla geri çekildi. Asansörcü kapıyı kapattı ve asansör hareket etti. Lord da merdivenlerden çıkmağa başlamıştı ki çığlıklar duydu: Asansörün ipi kopmuş ve üçüncü kattan aşağı düşmüştü ve içindekilerin çoğu bu kazada ölmüşlerdi. Asansörcü de bu ölüler arasındaydı!. Cesetler dışarı çıkarılırken Lord Dufferin o adamın yani asansörcünün yüzünü bir daha inceledi ve gerçekten bu yüzün o geceki adamın çirkin yüzü olduğunu hayretle gördü!.
Otelin yöneticisine başvurdu: Bu adamın o gün için geçici olarak bu işe alındığını öğrendi ve kimse de onu tanımıyordu!. Polis bile adamın kimliğini saptayamadı!. Onu daha önceleri görmüş bir kimse de bulunamadı!. Olay bilinmeyenler arasına karışıp gitti!.
Yazımızın başında da belirtmiştim: Şu yeryüzü insanı yani beşer bilse ki fani olanın ötesinde baki olan yine kendisi vardır. Yeryüzündeki her şey onun sadece ruhsal tekamülünün aracıdır. Bunu bilen bunu sezen insana şu olay neler anlatmaz ki?!. Lord Dufferin'in şuur yapısını idrak düzeyini yani dünya anlayışını bilmiyoruz. Ama ona bazı ruhsal gerçeklerin anlatılmağa çalışıldığı da bir gerçektir. En azından o bu gerçekleşen olay üzerinde düşündürülmek istenmiştir. Çünkü bir ölümden döndürülmüştür. Bu ölümden başka şekilde de korunabilirdi. Ama bu mizansenden amaç onu düşündürmektir. Elbette bir hak edişin çok düşündürücü ve de çok önemli bir uyarısına muhatap olmuştur. Bu hak edişin liyakatlisi de olabilmiş midir? İşte bunu bilmiyoruz
0 Yorumlar