Sirius: Tanrıça İsis'in Gizemli Yıldızı
İnce bir hüznün ruhunuzdaki karanlığı aydınlattığı yıldızlı bir yaz gecesi kumsalındasınız. Fonda hipnotik bir dalga sesi. Ay buluta saklanmış, gökyüzünde size göz kırpan yıldızlar. Evet, yıldızlardan bahsediyorum, neler hissettirir size? Çocukluğunuzda saymaya çalıştığınız, avuçlarınızla yakalamayı deneyip beceremediğiniz sonrasında gülümsediğiniz bir ân’ı mı? Ya da annenizin sert bir terlik darbesiyle gözünüzün önünde uçuşan yıldızları mı? Yoksa umutsuzluğunuzun yıldızlara kement mi attığını düşünürsünüz?
Neden bazılarının yıldızı parlaktır? Birileriyle yıldızımız barışıktır ama bazıları ile o yıldız ne yaparsanız yapın hiç uyuşmaz. En yürek acıtanı da sevdiğimiz birinin yıldızının kaymasıdır.
Ne fısıldar kulağımıza Sirius?
Yaşam algıdır derler. Bir astronomun gözüyle yıldız kümeleri yoğun ışık saçan plazma küresiyken bazıları için koca evrende tanrının farklı boyutlardaki tezahürüdür. Sadece karanlık geceleri aydınlatmak için orada durmadıkları ise aşikârdır. Hiç şüphesiz yıldızlara ayrı coğrafya ve kültürlerde, birbirinden bağımsızmış gibi görünen ancak özünde aynı olan inanç sistemleri farklı anlamlar yüklenmiştir. Bu sembolizmin en yoğun olduğu yıldızlardan biri olan Sirius “Köpek Yıldızı”,”Demir Kazık” gibi adlarla ifade edilir. Bazı kaynaklar Demir Kazık yıldızını Kutup yıldızı olarak ifade etse de mitolojik imgeler açısından bakılırsa işaret edilen yıldız Demir Kazık’tır.
Ezoterik öğretilerde köpek, kurt, çakal biçiminde simgelenmiştir.
Yunan mitolojisinde avcı Orion’un köpeğidir.
Türk mitolojisinde göksel sarayın bekçisi göksel kurttur.
Roma mitolojisinde Roma şehrinin kurucuları Romelus ve Remus’u emziren kutsal kurttur.
Zulkarneyn’in bu yıldıza giderek Yecüc ve Mecüc’ü hapsettiği düşünülür.
Sahra Çölü’nün gizemli mavi adamları olarak bilinen ve hatta son dönemlerde Kaddafi’nin paralı askerleri olarak anılan Tuareg aşireti de bu yıldıza köpek yıldızı demiştir.
Sirius farklı dillerde “Sothis”,”Şira”,”Sirona”,Serios”,”Kak-si-di”,”Huşi” gibi adlarla telaffuz edilmiştir.
Büyük Köpek Takımyıldızı’nda yer alan bu yıldız gökyüzünün en parlak yıldızıdır. Güneşten 8.6 ışık yılı uzaklıkta olmasına rağmen parlaklığı güneşin 23 katıdır. Astronomlar Sirius-B için ‘’küçük yıldızlardan biri olmasına karşın yoğunluğu oldukça ağır bir yıldızdır ‘’derler. İnsan aklının algılamakta zorlanacağı bir nokta ki bu yıldızdan alınacak minik bir maddenin 1 ton geleceği söylenmektedir. Yoğunluğu demirden daha sert olan bu madde dünyadaki en sert mineral olan elmastan 300 kat daha serttir.
İlginç bir biçimde bu yıldıza Türk astral kültüründe de demir gibi sert anlamında Demirkazık yıldızı denir. Demirkazık astral mitolojik Türk tasavvurunda evrenin direği ve göğün kapısı olarak adlandırılır. Sıcak ve soğuğun bu kapıdan geçtiği düşünülür. Bu yıldızın güneşle birlikte doğduğu temmuz ve ağustos ayları orta ve kuzey enlemlerde kavurucu sıcakların olduğu köpek günleri olarak adlandırılır. Hatta İngilizcede dog days ifadesi buradan gelir. Bu günlerde sıcaklığa bağlı olarak salgın hastalıklarda da artış gözlemlenmiştir. Büyük Plinius ya da Yaşlı Pliny olarak bilinen ünlü Romalı filozof, Naturalis Historia adlı eserde temmuz ve ağustos aylarının kuduz köpekler tarafından saldırı riski taşıyan aylar olduğunu ifade etmiştir. Demirkazık’tan sıcaklığın yeryüzüne inmesi gibi düşünebiliriz bunu.
Şamanın Yolu Sirius’un Rengi
Eski Türk kavimlerine göre, bu yıldız tanrının ışıklı ülkeleri olan gök ile yeryüzünü birleştiren kutsal bir kapıydı. Bu yıldız ruhlar âlemi ile ölümlülerin yaşadığı maddi âlemin sınırıydı. Tanrıyla insanı ayıran çizgidir de denilebilir. Tanrı insanlara bu kapıdan iyilikler gönderirdi. Şamanlar uçarak bu kapıdan Tanrı ile iletişime geçerler bu yıldıza ulaşıp yukarısına çıkamazlardı. Tanrı şamanlara bu kapı vasıtasıyla bir elçisini gönderir şamanların isteklerini bu elçi vasıtasıyla dinlerdi.
Türklerin yaradılış efsanelerinde gökten mavi ışık huzmesi içinde inen Gök (mavi) kurt sembolü yaygındır. Orta Asya’da Göktürklerin Türeyiş efsanelerine göre tüm ailesi yok edilen bir çocuk(ki sembolik anlamda bu güneş sistemi)dişi bir kurdun(köpek yıldızı) yol göstermesiyle kurtulur. Kurt çocuğu emzirir ve çocukla evlenir. Gök Tanrı dünyaya kurt biçiminde iner. Ezoterik öğretilere göre de dünya planetinin oluşması aslında Sirius (köpek yıldızı) ile güneş sisteminin evlenmesinin sonucudur. Mavi ışıklı kurdun, soyu yok olmuş bir çocukla evlenmesi benzerliği ne kadar enteresandır.
Türklerin eski inançlarında kurt kutsal sayılır. Yaradılış efsanelerinin çoğunda ve dünyanın sembol havuzunda dişi kurt önemli bir anlam içerir. Gökyüzü tarafından gönderilen Aşina adındaki bir dişi kurdun efsanesi günümüze kadar gelmiştir. Kurt resimleri pek çok Türk kavminin bayraklarında yer almış, komutanlara Kök-Böri denmiştir. Kök eski Türkçede Gök demektir. Böri ise Kurt demektir. Türkler’e ait en eski belge niteliği taşıyan MS V1. yy da oluşturulan Mahan Tigin adlı bir Türk şehzadesine ait olan Bugut yazıtlarında taşlara kazınmış kurt kabartmaları görürüz.
Atatürk’ün emrini verdiği ilk paranın üstünde kurt ambleminin olması ne kadar manidardır. Mustafa Kemal’ e arkadaşları bu paradan sonra çılgın Türk diye kendi aralarında lakap bile takmışlardır.
Bu yıldızın rengi hakkında da farklı görüşler vardır. Kırmızı, turuncu renklere anılmasına rağmen 1. yüzyılda yaşayan şair Manilius ve 4. yy da yaşayan Avienus bu yıldızı deniz mavisi olarak ifade ederler. Japon dilinde de mavi yıldızdır.
Kadim Mısır ve Sirius…
Antik Mısır uygarlığı bu yıldıza çok önem vermiştir. Sirius’u Ra’nın güneşi olarak görmüşlerdir. Bir anlamda güneş sisteminin güneşidir. Mısır rahipleri ezoterik bazı bilgileri Atlantis’ten almışlardır ve bu yıldızın dünyanın gelişiminde evrimsel bir role sahip olduğunu düşünmüşlerdir. Bu nedenle Sirius dünyanın geçmişinde de geleceğinde de oldukça önemli bir yıldızdır. Sirius ezoterik bakış açısıyla bir nevi tekamülün kuantum sıçraması olarak görülür.
Mısırlı rahipler takvimlerini güneşe göre değil bu yıldıza göre düzenleyerek tanrıça İsis’in yıldızı demişlerdir. Sirius yıldızının şafak yükselişinde olduğu zaman yani gün ağarmadan yeni yılın ilk günü olarak kabul edilirdi. Sirius bayramı kutlanırken Memfis’te Nil’in taşma alametleri belirirdi ve yeni suyun ilk dalgası, kuru toprakları susuzluktan kurtarırdı. Bitkilerin hayat bulmasını, yılda üç kez ürün alınmasını Sirius’a bağlamışlardır. İskenderiye’de basılan Grek madeni paralarda İsis köpeğin üzerinde tasvir edilmiştir. Mısır tapınaklarının geçitleri ve iç odaları Sirius yıldızını görecek şekilde yapılmıştır. Denderah’taki Hathor Tapınağı'nda, “İsis yeni yılın ilk gününde tüm ihtişamıyla mabette parlar, tapınağı aydınlatır ve ışıkları ufuktaki babası Ra’nın ışıklarına karışır.’’ifadesi bulunur…
Sirius’un görünmez olduğu dönem (3–4 Temmuz civarı) 35 gün önce ve 35 gün sonra toplam 70 gün boyunca ölülerini gömmemişler çünkü bu dönemde diğer âleme açılan kapının kapalı olduğunu düşünmüşlerdir. Sirius’un görülmediği 70 gün boyunca İsis ve Osiris’in duat adı verilen öte âlemden seyrettikleri düşünülürdü. Başka bir görüşe göre de Sirius yıldızı, görülmediği dönemde Tanrıça İsis hamiledir, yükseldiğinde yani parlamaya başladığında oğlu Horus doğar.
Kadim Mısır uygarlığında da köpek, çakal figürü ile İsis-Sirius arasında birtakım ilginç bağlantılar vardır. Köpek başlı Anubis ile İsis’in ilişkisini orta dönem Plâtoncularından Plutarchus şöyle açıklar:” Nephtys (İsis’in kızkardeşi) Mısırlılar’a göre dünyanın görünmez yüzüdür. Görünebilen yüzü ise İsis’tir. Bunlara dokunan çember ki ona ufuk denir, her ikisinin de ortak noktasıdır. Bu Anubis adını alır köpek ve çakal biçiminde ifade edilir.”
Anubis’in görevi ölüleri korumak ve yüceltmektir. Ölen kişi yargılanırken Anubis onlara yardım eder ve ölülerin kutsal mumyalayıcısı olarak görülür. Anubis aynı zamanda adil bir yargıçtır. Terazinin bir kefesine ölenin kalbi(yani ruhunun kalitesi) diğer kefesine ise (gerçekliğin simgesi olarak) tüy koyar. Anubis’in tanrıların insanları eğitmesinde yardımcı olmak gibi bir görevi de vardır.
Ölümle birlikte bedeni terk eden ruhların gittiği yer onlara göre Sirius’tur. Onlar da tıpkı Türk mitolojisinde olduğu gibi Sirius’ u diğer âleme açılan göğün kapısı, göbeği olarak görmüşlerdir.Burada da ortak figür Anubis ve Aşina(Asena)’dır.
Gizemli kabile Dogonlar
Dogonlar neden gizemli bir kabiledir öncelikle bunu açalım. Afrika’nın Mali Cumhuriyeti’nde yaşayan ve sayıları 300.000 civarında olan kara kıtanın, kara insanları hayvancıkla ve avcılıkla uğraşan kendi haline yaşayan bir kabiledir. Teknolojik hiçbir imkâna sahip olmayan ve çadırlarda yaşayan bu kabile hakkında yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkan bilgiler şok edicidir. Güneşin hareketlerini, Jüpiter’in uyduları olduğunu, Satürn’ün halkalı bir gezegen olduğunu Ay’da kraterler olduğunu bilmektedirler. Bu kadar bilgiyi nereden öğrendikleri sorulduğunda ise cevap daha şaşırtıcıdır “atalarımızdan öğrendik! Bununla da kalmayıp Sirius’un çift yıldız sistemine sahip olduğunu, spiral galaksimiz dışında başka spiral galaksilerin de var olduğunu söylemişlerdir.
En şaşırtıcı olan nokta ise şudur: 31 Aralık 1862’de Amerikalı Alvan Graham Clark o dönemin en güçlü teleskopuyla ilk kez, Sirius-A’nın günümüzde Sirius-B ya da “köpek yavrusu” adı verilen zayıf ışıklı bir eşini gözlemledi ve Sirius'un gerçekten de spiral çift olduğunu ortaya çıkardı!
Dogonlar’ın ilkel şartlarda bu kadar bilgiyi bilmelerini bazı araştırmacılar dünya dışı varlıklarla iletişime geçmelerine bazıları ise Atlantis ve Mu uygarlığından gelen bilgilere bağlamıştır. Dogonlar’ın Nommo adını verdikleri bir tanrıları vardır. Onlara göre tanrı Nommo’nun gemisi aracılığıyla gelen tohumlar sadece içinde yaşadığımız planette değil üst üste konmuş boyutlarda da yeşermiş ve büyümüşlerdir. (Türk mitolojisindeki tanrının ışıklı gökleri gibi.) Sirius yıldızına Po-Tolo(küçük yıldız) adını vermişlerdir. Onlara göre:” Âlemdeki her şey Sirius’ta vardır. Sirius yıldızından aktarılan tohumlar dünyayı yaratmıştır. Güneş sistemi Sirius ile evlenmiş güneş doğduktan sonra Sirius yol göstermiştir.”Türk mitinde geçen göksel kurdun çocuğa yol göstermesi gibi.
Astrolojik bakış açısıyla Sirius
Köpek Yıldızı’nın hemen altında Argo Gemisi adıyla anılan takımyıldızı yer alır. Astrolojik olarak gökyüzündeki bu bölge Yıldızlar Nehri olarak bilinir, burası yüksek şuur denizinin kapısıdır.
Sabit yıldızların ve onların bulundukları bölgenin maddenin özlerini ya da maddenin ruhlarını içerdiği söylenir… Yaşayan bir ruh maddenin yüksek bir özüdür ve tekâmül ettikçe bir yıldıza da dönüşebilir. Bu yıldızlar ve özler ise ilahlara dönüşür.
Astrolojik anlamıyla Sirius, düşünme kapasitesi ve gelişmeyi ifade eder. Bu yıldız Jüpiter ve Mars karakterindedir. Genişlemek, büyümek ve yakıcı kelimeleri Sirius’u ifade eden kelimelerdir. Kişinin bir ideal uğruna kendini kurban etmesi, yaptığı küçük bir işle bütünü yani kolektifi etkileyecek güce sahip olması, yaptığı işlerin dünyevi anlamda kutsal olması anlamlarına gelir. Olumsuz yönü kullanıldığında hırsın, gururun kişiyi yakması anlamına da gelebilir.
Doğum haritalarında yükselen ya da tepe noktası ile kavuşumda ise kişiye talih, ün, şöhret verdiği ifade edilir. Ancak tabi ki bu ünü kişinin nasıl kullandığı da önemlidir. Bilirsiniz ki şöhret olumlu ve olumsuz ifadeleri de kendi içinde barındıran bir kavramdır.
Kutsal metinlerde Sirius
Bu büyülü yıldız zamandan ve mekândan bağımsız olarak aslında sembolik bir biçimde her şekilde karşımıza çıkar.
Kuran’da Şi’ râ olarak adı geçen bu büyülü yıldız Necm(yıldız) suresinin 49. ve 9. ayetlerinde şu şekilde geçer:
Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi de o’dur.(Sirius yıldızının rabbi)(49.ayet)
O kadar ki (birleştirilmiş) iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu(9. ayet).
Şaşırtıcı bir biçimde Sirius-A ve Sirius-B birbirlerinin çevresinde dönüşlerini 49.9 yılda tamamlar.(49.ayet ve 9.ayet)
Zerdüşt dininin kutsal kitabı olan Zend Avesta'da da bahsi geçen bu yıldız, yağmur tanrısı Tishtrya’nın yıldızı olarak düşünülmüştür.
Sirius yıldızı popüler kültüre de konu olan bir yıldızdır. Günümüzde radyo kanalları ve bazı şirket adları Sirius adını almışlardır. Belki de bu konuda en tanınan karakter Harry Potter serisinin kahramanlarından biri “Sirius Black”olarak karşımıza çıkar.
Akıllara durgunluk veren uçsuz bucaksız büyüklüğüyle evren okudukça ve öğrendikçe beni nedensiz bir şekilde mutlu edendir. Evren sonsuz bir güzelliğin döngüsünde her an, her gün yeniden doğmak ve yeniden ölebilmektir.
Yıldızlar göz kırparken bana şairin evreni içinde gizleyen öznesi, âlemin özü, insan olurum ve Şeyh Galib’in dediği gibi hoşça bakarım zâtıma.
Ne fısıldadı Nil’in incisi Sirius size? Uçsuz bucaksız evrende tek olmadığınızı mı yoksa?
KAYNAKÇA:
Bahaddin ÖGEL; Türk Mitolojisi1,2
Nil ELDEM; Yıldızların Altında 10.000 Yıl
Alparslan SALT; Dogonlar’da Sirius Gizemi
Robert K. TEMPLE;Sirius Gizemi
0 Yorumlar