SİYONİZM



Bir hak, bir de batıl vardır. Hak bizim milletimizin inancı ve medeniyetiyle asırlardır ortaya koyduğu nizamdır. Bunlara karşılık dünyada Siyonizm var. Siyonizm bir inanıştır. Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN



Siyonizm ''Üstün Irk'' esasına dayanmaktadır ve bütün dünyaya hakim olmayı ana gaye yapmaktadır.
Siyonizm'in KABBALA'nın ise 3 önemli uyarısı vardır.

Bunlar:
1. GİZLİLİK
2. İTAAT
3. HAHAMLARIN VE KABBALA TARAFINDAN KONULAN KURALLARA KESİN BAĞLILIK

Gizlilik, diğer köle yapılmak ve sömürülmek istenen insanlar tarafından yaptıkları usulleri ve faaliyetleri fark edecek olursa büyük reaksiyon doğabileceğinden gerek kitapları, gerek konuşmaları ve gerekse SEMBOLLER yer almaktadır.

Bu sembollerin manasını ancak derece derece gelişerek, kontrol ederek en üst dereceye ulaşmış kimseler tam olarak bilmektedir. İşte bu sembolik çalışma temelinin bir sonucu olarak Doları'nın Ehram'ının üzerine Annoit Koektist sözü yazılmıştır. Bunun anlamı “zafere ulaşıldı”demektir. Gizli Dünya Devleti Doları dünya parası yapmakla ve kendi ehramını bu paranın üzerine yerleştirmekle kendisini büyük zafere ulaşmış addetmektedir. Piramidin altındaki “Novus Ordo Se clorum” sözünün anlamı ise “Yeni Dünya Düzeni” demektir.

Piramit'in alt kısmına gelince 1776 tarihi bilinenin aksine ABD'nin bağımsızlığını kazandığı 1776 münasebetiyle değil ADAM WEİSSHAVST tarafından ilk mürşitler locasının 1 Mayıs 1776 da kurulmuş olmasındandır.

Piramidin en altındaki birinci basamağı “HUMANİSMUS” yani tüm insanlığı ifade etmektedir. Böylece bu piramit Siyonizm'in bütün insanlığı yeryüzündeki 6 milyarı aşkın insanı nasıl kontrol ettiğini belirtmektedir.

Piramidin en alttaki insanlığın kademelerini 3 gurupta toplamak mümkündür.

1. Halkın içine giren ve üstekilerin emirlerini uygulayan saçaklar:

Bunlar 3 basamak halindedir.
A. ROTARY, LİON, DINER, PROPELLER, YMCA
B. MAVİ ÖNLÜKLÜLER
C. ÖNLÜKSÜZ MASONLAR

2. Ucu gözüken, büyük kısmı gizli olan kademeler:
Bunlar 5 basamak halindedir.

A. B'NAİ B'RITH, BILDERBERG TEŞKİLATLARI:Bu kademe ara Koordinasyon olup görünen en yüksek idari aşamasıdır.
B. BÜYÜK ŞARK LOCASI: (Fransız mason locası)
C. KOMÜNİZM: (Rusya mason locası)
D. İSKOÇ LOCASI TEŞKİLATI: 1.33 (İngiliz mason locası)
E. YORK LOCASI TEŞKİLATI: (Alman mason locası)

3. Hiç gözükmeyen gizli kademeler:
Bunlarda 4 basamaktır.

A. RT: ( En üst üst gizli basamak 3 Kabbalistten oluşan en üst komuta kademesi)
B. 13'LER MECLİSİ
C. 33'LER MECLİSİ
D. 300'LER KULÜBÜ SANHEDRİN (En üst yönetim meclisi)

En alttaki insanlık ile beraber bu basamaklar 13 kademeyi oluşturmaktadır. Hıristiyanların aksine 13 rakamı Siyonizm'de uğurlu sayılmaktadır.

Piramidin en üstteki üçgen içindeki göz: Bu sembol nihai gayeyi temsil eder. Bu gaye; LÜZİFER: Mason ilahının gözü! Bu göz ''Cenab-ı Allah her şeyi görür'' gerçeğinin karşısında bizim ilahımızda her şeyi görür, hatta her şeyi daha iyi görür iddiasını temsil etmektedir. Bu göz LÜZİFER yani ŞEYTAN'IN gözüdür. Eğik bakmaktadır ve şaşıdır. Masonlar birbirleriyle tanışmak için bu parolayı kullanırlar. Bir araya geldiklerinde tokalaşırken bir yandan sağ ellerinin başparmağı diğerinin eline özel şekilde bastırmakla ve gözlerini eğik tutarak aşağıya doğru bakarlar. Siyonizm'in inancına göre Şeytan Cennet'ten kovulduktan sonra şimdi yeryüzünde “Beni-î İsrail”e (İsrailoğullarına) mensup insanlar aracıyla haşa Cenab-ı Hak'tan intikam alacakmış. Siyonizm'in temelinde işte böylece “Şeytana kulluk yapmak” yatmaktadır.

SANHEDRİN 300'LER MECLİSİ

Sanhederin üyeleri, KABBALA Eğitimi almış olan hahamların içinden seçilirler.
Bu gizli yönetim meclisi kadrosunun içinde genel yönetimi gözeten “70 KABBALİST HAMAM” “Genel Gözetim Meclisi” olarak İsrail'de toplanırlar. Bu mecliste, şayet herhangi bir eksilme olursa yerine yeni üyeleri seçmek yetkisiyle görevli 4 Haham bulunmaktadır.

SANHADRİN' DEKİ Kabbalist Hahamlara bağlı olarak çalışan ayrıca bir (YEMİNLİ 70'LER GURUBU) vardır ki bunlar Siyonizm adına bütün dünyanın yönetimini yapmaktadırlar. Ve GDD (Gizli Dünya Devleti)'ni yönetmektedirler. ABD'de ROCFELLER, İngiltere'de ROTHSHİLD'ler bu (Yeminli 70'ler Grubu)'na dahildirler. Ve grubun ayrıca Avrupa'da ve Japonya'da ayakları vardır. Yeminliler gurubu bütün dünya ülkelerinde teşkilatlanmıştır. Böylece SANHADRİN'e mensup 70 Kabbalist Hahama bağlı olarak (70 Yeminliler Gurubu) bütün dünyayı GDD: Gizli Dünya Devleti olarak yönetmektedirler.

Piramit'in SANHADRİN'in üst kademesi altındaki bütün kademelerin hepsi bunlara bağlıdır. (Gizli Dünya Devleti)'ni teşkil etmek üzere (Yeminli 70'ler gurubu)'na bağlı olarak diğer guruplar yer almaktadır.

33'LER MECLİSİ

Dünyada ki birçok siyasi ve ticari gelişmelerden sorumlu olan bu gurup pek çok gizli protokoller gerçekleştirmişlerdir. Ve bu protokollerden birini Fransa'da bir kadın, bir mason cemiyetinin en nüfuzlu liderlerinden birinden çaldığını söylemiştir. Masonlar bu protokollerin sahte olduğu iddiası ile mahkemeye başvurmuşlar ve siyasi baskı neticesinde mahkeme sahte olduğuna karar verir. Lakin İsviçre Federal Mahkemesi bu protokollerin gerçek olduğuna hükmeder ve bu protokoller zamanla dünyanın her yerinde neşredilir.

Bu protokoller içindeki bilgiler ise oldukça enteresandır.

Dikkat çekici bölümlerinden biri, üçüncü protokoldeki “sembolik yılandır”. Bu yılan Yahudi olamayan güçlerle savaşmak için Kudüs'ten yola çıkar. Birçok yeri işgal ettikten sonra tekrar Kudüs'e döner. İşgal hedeflerinden en sonuncusu ise; Kudüs'ten bir önceki şehir İSTANBUL'DUR.

Bir başka protokolde; “Sosyalizm, anarşizm, komünizm açıkça desteklenebilir.” ibaresi yer alır.
Bir diğerinde “Filozoflarımız Yahudi olamayanların inançlarının eksik ve kusurlu olduğunu iddia edecekler ve bunlarla münakaşa edeceklerdir. Fakat bizim inancımız bizden başka kimse tarafından tamamıyla öğrenilemeyeceğinden bizden hiç kimsede onun sırrını ifşa etmeye cesaret edemeyecektir. Kimse bizim inancımızın bakış açısını hiçbir zaman tartışma konusu yapamayacak”

13'LER MECLİSİ

“13'ler Kraliyet Konseyi” denen dünyanın en zengin ve güçlü aileleri yönetmektedir. Dünya, 13'ler Kraliyet Konseyi'nin, 300'ler Komitesi'ne verdikleri emirler doğrultusunda yönetilmektedir.

Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır;

Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır. (İbrahim Suresi, 46)




Siyonizmin Dünya Siyasetine Etkileri


1897 Yılı İsvicre`nin Bazel kentide yapılan ilk Dünya Siyonist Konğresi (World Zionist Organization- WZO) Yahudilerin geleceğini tayin etmesi bakımından önemli ve Yahudi tarihinin dönüm noktasını teşkil eder. Bu konğrede alınan kararlar asağıdaki gibi özetleyecek olursak, Ortadoğu da uygulanan politakaların hangi amaca yönelik olduğu konusunda fikir edinmiş oluruz.

Haham Reichorn`un, 1869 senesinde Prag`da Simon Ben`in Yehuda`nın mezarı başında okuduğu nutuk, 1897 yılında İsvicre`nin Bazel kentinde Theodor Heriz`in başkanlığında toplanan, ilk Siyonizm kongresinde, Museviliğin doktorini olarak kabul ediliyor. Kongrede Allah`ın İsrail hükemasına vaadettiği, dünya hakimiyeti davasından kasıt edilen terakki ve Hıristiyanlara karşı kazanılan zaferler dile getiriliyor. Filistinde kurulması planlanan yahudi devletine hizmet için ant içiliyor. Başlıca bankalar, bütün dünya borsaları, bütün kredi kaynakları ve altının Yahudilerin elinde bulunmasının önemine değiniliyor. Önemli ve büyük kuvvetlerden kabul edilen basın, matbuat, tiyatro, sinema ve buna benzer tüm sanat dalları elimizde ve bizim kontrolümüzde bulunmalıdır deniyor. Demokratik rejimi övmek suretiyle, Hıristiyanları siyasi partilere ayırarak, milli birlikleri bozulup, aralarına nifak sokulmasının önemine işaret ediliyor. Sosyal adalet ve eşitlik adına köylüler kışkırtılarak, büyük çiftliklerin parçalanması isteniyor. Toprak sahibi köylülere yüksek faizle krediler verilerek, topraklar ipotek edilip, gayrimenkül edinilmesi tavsiye ediliyor. Altını kasalara çekerek, kağıt paranının piyasaya sürülmesi ve para değerinin Yahudilerce belirlemesi isteniyor. İşçilere yüksek ücret vaad ederek, bir taraftanda da zaruri ihtiyaç maddelerinin fiyatlari yükseltilip, daha çok gelir elde edilmesi planlanıyor.

İç huzuru bozacak ihtilaller tasarlanması, papazların rencide edilmesi, kiliseyle halk arasına ayrılık ve nifak sokulması tavsiye ediliyor. Bütün önemli mevkilere adamlar yerleştirilerek, Musevi olmayanlara avukat ve doktor tedariki öneriliyor. Bilhassa neşriyat ve tedrisatı istismar ederek, Museviliğe hizmet eden fikirler neşredilip, propoğanda tavsiye ediliyor. Erkek ve kızların Hıristiyanlarla evlenmelerine mani olunmaması fakat, kendi külütür ve manevi değerlerine bağlı kalınması öneriliyor. İktisadi hayatı kontrol altına alarak, siyaset ve örf üzerinde büyük tesirler gösterecek hürriyet fikrinin yayılması isteniyor. İhtiyaç halinde, gizli faaliyetler yaparak, hareket planı ve konak yeri saklanan, gizli istikbarat gücü kurulması isteniyor.( MOSAD kuruluyor ) Hükümet ve devlet adamlarına kanca atarak onları ve siyasti yönlendirip tahakküm altına alınması isteniyor. Her tarafta ayrılıkçı, terörist hareketlere destek verilmsine karar veriliyor. Filistin topraklarında Yahudi bir devlet kurulması için, her şeyin feda edileceğine dair yemin edilip, konğrelerin devamına karar kılınıyor. Bildiğim kadarıyla 1897 den 2004 yılına kadar geçen süre için de 40 kadar kongre icra edilmiştir.

Dünya Tarihinde benzeri görülmemiş bir metodla, DEVLET kuruluşunu gerçekleştiren bu konğrelerde alınan kararlar halen uygulanmaktadı r. Dünya hakimiyeti davalarına giden yolda, önlerine çıkan tüm engelleri bertaraf edecek, her yol ve her vasıta Yahudilerce mübah ve sevap sayılmaktadır. Başka dinler ve kültürler tarafından yapılması günah sayılan bütün eylem ve davranışları, siyonistler sevap olarak kabul ederler. Yalan söylemek, Yahudi olmayanları öldürmek, hırsızlık, iftira, ırza tecavüz, kadın ticareti vb ahlak ve vicdanın kabul etmediği fiilleri işlemek siyonizme hizmet olarak kabul gören iyi amel olarak değerlendirilir. Cihan tahtına oturmalarını sağlayacak olan mali oyunlar, borsalar ve bankaların kontrolünü ellerinde tutmak onlar için hayatı öneme haizdir.

Yukarıda ana hatlarıyla anlatmaya çalıştığım konğrelerde kabul edilen ilkeler yavaş, yavaş hayata geçirilerek, günümüz insanlığının başına bela olan terörist İsrail devleti yoktan var edilmistir. 1 ve 2. Konğrelerde alınan kararları yukarıda olduğu gibi özetledikten sonra, gelecek bölümlerde konğrelerde alınan onemli kararlara değinerek yazı dizimizi devam ettiremeye çalısacağım.

II. Bölüm
15-18.Agustos1898` Isviçre`nin Bazel kentinde toplanan 3. konğrede Theoder Heriz` konusmasına: 18.Ekim.1898 Istanbul ve 2.Kasım.1898` de Kudüste Alman İmparatoru Wilhelm`le yaptığı görüşmeyi anlatarak başlar. Siyonizmin devlet başkanları seviyesinde ilgi görmesinin önemine işaret ederek, hazırladığı rapuru üyelere sunar. Aynı raporda o günlerde Romanyada Yahudilere yapılan baskılar dile getirilir, Romanya yahudilerinin bir kısmının Kudüse göç ettirilmesini ister. Kudüse göç edenlerin istihdamı ve ekonomik durumlarının iyileştirilmesi için Londrada ANGLO PALASTIN adında bir şirket kurulması karara bağlanır. 1902`de Londra`da kurulan bu şirketin adı BANK L`UMI olarak değiştirilip merkezi Tel-Avive taşınır ve halen aynı isimde bir Banka olarak faliyetini sürdürmektedir.

26-30.Aralık. 1901 yine Bazelde 4. kongre toplanır. Heriz konuşmasına 15.5.1901 de İstanbul da Yıldız Sarayında Sultan II.Abdulhamit` le yaptığı görüşmeyi ve kolonilerin faaliyetlerini anlatarak söze başlar. Filistin`deki iskan çalismaları için 250.000-bin dolarlık bütce ister. Theodor Heriz, Yıldız Sarayında II. Abdulhamit`e İspanyadan kovulan Yahudilerin Osmanlı memleketlerine kabul edilmesinden duyduğu şükranı ifade ederek sıkıntılarını anlatır. Sultan`a Osmanlı idaresinde bulunan Filistin`de Yahudilere mülk edinme hakkı tanıdığı taktirde, Osmanlı Devletinin tüm dış borçlarını ödeyeceklerini, Avrupa kamu oyunu padişah lehine çevirip ve o sırada devleti meşgul eden Ermeni meselesinde yardım edebileceklerini söyler. Sultan Heriz`i dinledikten sonra onu uyararak her hangi bir işe karışmaması tavsiyesinde bulunup, teklifini reddeder. Bu dönemde Filistine yerleşmek isteyen Yahudilere ciddi bir kısıtlama sözkonusudur. II.Abdulhamitten yüz bulamayan Heriz, vakit kaybetmeden içte ve dışta Sultanın aleyhinde kampanya başlatarak, Ermenileri kışkırtıp 1905 `de başarısızlıkla sonuçlanan suikast girişimini örgütler. Suikast girişiminden sağ kurtulan II. Abdulhamit, Siyonizmin karanlık güçlerle girdiği politik işbirliği kanalıyıla 1909` da, Jön Türkler vasıtasıyla tahttan indirilir, İttihat ve Terakki iktidara getirilir. Böylece Filistine yerleşmede karşılaşılan sıkıntı da giderilmiş olur.

Yahudilerin Filistine yerleşmelerinden yana siyaset izleyen İngiliz devlet admı ve aynı zamanda başbakanlıkta yapan Josheph Chamberlain, Uganda veya Dogu Afrikada geçici, otonom bir Yahudi idaresine sıcak bakar ve Ugandayı tamamen onlara vermeyi teklif eder. Siyonistler Filistinde ısrar ederek teklifi geri çevirmişlerdir. Yahudilerce baş tacı edilen Chamberlain Yahudi yanlısı tutumuyla, Balfour deklerasyonunun ilanına sebep olan ortamı hazırlayan kişidir.

1-14.Eylül.1921 Karlsbad Cekoslovakya Araya 1. Dünya harbininde girmiş olmasından dolayı 7. Siyonist konğresi tehirli toplanır. Gündemin en önemli maddesi 2.11.1917`de İngiliz diş işleri bakanı sıfatıyla Arthur James Balfour imzasıyla, Yahudi banker Lord Rotchil`e yazılmış, Yahudilere Filistin de bir devlet vaadeden Belfour deklersyonu, gündemin ana maddesidir. Bu deklerasyon Siyonist hareketin başarı ve dönüm noktası olmuştur. Konğrede tartışılan gündem maddelerinden kısa bilgiler vercek olursak.
a) Belfour Deklerasyonu.
b) Filistinin Türklerden alınıp İngiliz işgaline uğramasını sağlamak.
c) Rusyada desteklenen “Bol Şevik“ ihtilalinin başarılı olmasında yardımcı okmak.
d) Ukraynada Yahudiler aleyhine yürütülen kitle hareketleri
e) 1920`de Londrada kurulan “Keren Hayesod“ adlı finansman şirketinin sağladığı mali destek.
f) Siyonist harekatin Amerikada geliştirilip güçlendirilmesi.
g) İngilizler tarafindan Filistinde kurulan manda idaresiyle ilişkiler.
h) Kudüste İbranice dili ile eğitim yapan Üniverste kurulması fikri.
i) Filistinde kurulan yahudi ajansı ( JEWISH AGENCY ) faaliyetleri ( bugünkü MOSAD )

Savaş sonrası durum ve Balfour deklerasyonun sağladığı destekle, Almanyada bulunan hareket merkezi İngiltereye taşınarak, İngiltere Siyonist harekatın kalbi sıfatını kazanmıştır. Fakat daha sonraları İngilizlerin, Filistinde kurduklari manda idaresiyle Yahudilerin arası açılmıstır. Manda idaresi giderek sertleşen tutum izlesede koloniler için bazı kararlar almıştır. Kongre başkanı Chaim Weizman İngilizlerin tutumunu eleştirmiş olsada eleştiriye karşı çıkan gurup, İngilizlerin desteği olmaksızın hiç bir başarı sağlanamayacağı ve İngilizlerle ilişkilerin acilen düzeltilmesi gerketigini savunarak, ilişkilerin düzeltilmesi için karar aldırtmıştır.

Mayıs 1936`da İngiliz Hükümetinin, Viscount Peel başkanlığında kurduğu bir komisyon, Filistinli arapların Yahudilere karşı saldırılarını önlemek için, Filistinin bir bölümünde Yahudi devletinin ilan edilmesine sıcak bakmışlardır. Siyonistler ise, Filistinin Tamamı dahil, Ürdünü de (Transjorden) içine alan bir devlette ısrar ettiler. Yaklaşan II. Dünya harbi nedeniyle, İngilizler Yahidilerle ilişkilerinde biraz mesafeli durarak, işgal altında bulunan Filistine olan göçe sınırlama getirmişlerdir. Diğer taraftan Amerikada Siyonis hareket II. Cihan harbi esnasında iyice güçlenerek, hükümet ve devlet adamlarına tesir edeblimiştir. 1942`de Niwyork`ta yapılan Siyonist Konferansta, Amerikanın desteğini sağladıkları için, İngilizlerin Filistin Topraklarını dört `konton` a ayırma (Yahudi-Arap – Kudus-Negev) planını kabul etmediler. II. Dünya harbinde, Nazilere karşı müttefiklerle ittifak eden Siyonistler, Almanyanın destkeledigi Filistin Araplarına karşı savaşarak, tekrardan İngilizlerin desteğini sağlamış oldular. Harbin sonu bir anlamda Filistinde, İngiliz-Yahudi- Arap hesaplaşmasının başlangıcı olmuştur.

III. Bölüm
II. Dünya Harbinden sonra 22. konğre 9-24.Aralık.1946 Bazel-İsvicre de tekrar toplanır. Nazilerin Yahudi soykırımı ve durum değerlendirmesi yapılır. Konğre de İngilizlerin, Filistin de dört konton, federatif yapılanma fikri olan Marrison – Grady Planı rededilir. Siyonist başkan Weizman, Amerikan başkanı Harry Truman`ın yahudilere olan desteğine güvendiği için, yıllarca kullandıkları İnglizlere karşı çıkar ve teklifi kabul etmez. Federasyon değil bağımsız devlet taleplerinde ısrar eder.

1897 Bazel`de kuruluşu ilan edilen Yahudi devletinin adım, adım ilerleme kat ettiği önemli tarihleri şu şekilde verebiliriz. 1917 Balfour deklarasyonu, 1922 “Manda idaresi“, 1947`de devletin adının İsrail olarak ilanı, 14.Mayıs 1948 İsrail Devletinin kuruluşu tarihin dönüm noktasıdır. 1949 ise “Ayıbalığı Avı“nın sonu olan İSRAİL Devletinin Birleşmiş Milletler üyeliğine kabul edildiği tarihtir. Bugün dünyada tek örnek olan şeriat düzeniyle yönetilen totaliter bir devlet, birleşik devletler eliyle kurulmuş olur.

İsrail Devletinin ilk başbakanı olan Ben Gurion, II. Abdulhamit idaresine karşı, içerideki azınlıkları örgütleyen, İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu çok iyi Türkçe konuşun başbakandı. Ayrıca İsrail`in ikinci Cumhurbaşkını olan, Ben Zwi de Ermeni ve diğer azınlıkları örgütleyip kışkırtanlardan birisidir. Yahudi devletinin kurulmasında en büyük engel Osmanlı İmparatorluğu olduğu için, bu engel bir şekilde bertaraf edilmeliydi. Bu amaçla 13.5.1901 de II Abdulhamit le mutabakat sağlayamayınca, o tarihten sonra Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışı için sürdürülen yoğun faliyetleri, Ben Gurion ve Ben Zwi organize etmişlerdir. Bu iki zat, Osmanlının gerçek cellatlarıdırlar.

Siyonizm Hareketi, İsrail Devleti kurulduktan sonra ilki 14-30.Agustos. 1951` de olmak üzre, 23 ten 30`a kadar olan konğrelerini Kudüs`de yapımıştır. Bu konğrelerde alınan kararlar bugün İsrail`in yürüttüğü politikaların esasını oluşturur. Konğrelerde alınan en öncelikli kararlar arasında, İsrail devletinin, Siyonist faliyetleri gevşetmemesi oluyordu. Ve yine bütün cihanı bu güne kadar idare eden, büyük bilgin ve önderlerin tuttukları yoldan ayrılmadan “Nusha-i Kübra“ hedefimiz olmalıdır deniyordu. Siyon önderlerinin dünya siyasetinden hiç bir zaman elinizi çekmeyiniz uyarısını dikate alarak, “Görünmeyen Güç“ olmaya devam etmeliyiz deniyordu. Çünkü “Görülmeyen Gücü“ hiç kimsenin yıkamayacağı, hiçlikten yaratılan İsrail devletinin nihai hedef olamadığı, Allah’ın yeryüzünde bize vaadettiği cihan hakimiyeti davasına koşarak gidelim deniyor ve bazı kararlar alınıyordu.
a) Yahudi halkinin İsrail merkez olmak şartıyla birliği ve bütünülüğü.
b) İsrail`in devlet olarak varlığının devamı ve kuvvetlendirilmesi.
c) Kendi Aramızda Peygamber idealleri ve adaletinin temeline dayalı bir sulh uygulanması.
d) İsaril e Yahudi göçünün hızlandırmak ve yeterli durma getirmek.
e) Yahudilerin İbranice öğrenmelerini teşvik ve temin etmek.
f) Yahudi halkının eğitiminin İbrani Dili ile yapılması.
g)Yahudi ruhu ve kütlür değerlerinin korunarak hakların her yerde muafaza edilmesi karara balanıyor.

1982 Kasımında Kudüs te yapılan 30. Dünya Siyonist Konğresinde, başkan Arye L. Dulzin bütün sıkıntılara rağmen savunmadan ve entellektüel faaliyetlerden vazgeçmemelerini tavsiye ediyor. Sabır ve tahammülün başarıyı sağlayan en etkili silah olduğunu hatırlatıyor. Dulzin, İsrail devletinin durum ve tutumunun “Diaspora“daki ( İsrail sınırları dışındaki Yahudilre DİASPORA denir) Yahudilerin durumuna sirayet edeceği gorüşünden hareketle, “Isail siyonist ve moralist oldukça, dışardaki Yahudiler de Siyonist kalacaklar, moral ve ruhi yönden gelişeçekler“ diyor ve bundan sonraki konğrelerin, İsril dışında yaşayan Yahudilerin bulunduğu ülkelerde yapılmasını tavsiye ediyor ve 31. konğrenin Viyanada yapılması kararlaştırılıyordu.

İsrail`in yeni hedefleri askeri ve siyasi organizasyonla ilgilidir. Bu bakimdan İsrail dışında bulunan Yahudilere, Siyonist politik hareketleri için görevler veriliyor. Dışarıda bulunan Yhudilerin bu hizmetleri, İsaril için hayati önem taşiyor. Siyonizm davası Yahudiliğe kendi kaderini, kendisine çizdiren ve onu başkalarının elinde piyon olmaktan kurtaran bir hareket olarak değerlendirilmelidir. Fakat bütün bunlarla berarber, Siyonizm henüz hedefine varmış olarak görülmüyor. Siyonizim İsrailin kuruluşunda öncül olduğundan hareketle Yahudi milletinin kendine olan güvenini sağladı deniyor.

19. Asrın ortalarında Theodor Heriz`in önderliğinde siyasi olarak başlatılan Siyonist hareket, 1948 `de bugün dünyanın başına bela olan “Terör Devletini“ İsraili doğurmustur. Bir asır öncesinden bankaların, borsaların, kredilerin, basının, tiyatroların kendi denetimleri altında olduğunu idda eden Siyonizm; Şimdi de bütün dünyanın kaderinin kendi ellerinde olduğunu idda edecek kadar küstahlaşmıştır. Güç ve cesaretini rüşvet, entrika, terör ve tehditlerle ısbat eden ve böylece millet ve devletleri sindirme yollarına başvuran Siyonistler, her zaman, her yerde insanlığı aldatarak, masum ve mazlum millet olduklarını beceriyle kabul ettirmişlerdir. Gaye için her vasıtayı mubah gören Yahudilik, bazan komünist, bazan liberal, bazan demokrat, bazan kıralcı ve bazanda cumhuriyetçi olabilmiştir. Fakat o her zaman ajan, muhbir, casus ve provakatör olarak, günümüzde de faaliyetlerini sürdürmektedir. Amerikanın eski başkanı Bill Clinten gerçek tehlikeyi bildiği için, gelişen olaylarda dikkatlerin Yahudi oyunları üzerine odaklanmasına çalışmıştır.

Peygamberleri öldüren ve Allah ( cc ) tarafındanda lanetlenmış kavim olan İsrail ogulları, Hıristiyan ve İslam dünyasını güçsüz bırakmak için, aralarına mesep fitnesi sokarak önce ümmet birliğini bozmuştur. Yer yüzünün dini inançlar üzerine kurulu tek Yahudi Şeriat devleti İsrail dir. M.S. 70 de Yahudileri Filistinden çıkaran general Tutis ve Hıristiyanlardan tarihi intikamını almış vede Hıristiyanları n sempatisini kazanmıştır. İsrail devletinin ideolojisi kin, öfke ve nefret üzerine kurulu felsefeler içermektedir. Hıristiyanlardan sonra sıra araplar ve müslümanlara gelmiştir. Bu konuda iki düşmanı birbirine kırdırarak intikam paronoyasını tatmin etmek istemektedir. Önce araplar arasında birliği bozarak, Filistine gelmesi muhtemel yardımların önünü kesmiştir. Mısır örneğinde olduğu gibi, arap alemi ve İslam ülkeleriyle diplomatik ilişkiler kurmayı`da başarmıştır. İsrail bolgede sürekli huzursuzluk üreterek Lübnan da aynı ırktan olan Araplarla Hıristiyan Müslüman çatışmasının provasnı yapmıştır. Hiç bir amaca yönelik olmayan İran, Irak savaşını tezgahlayıp Şia, Sunni çatışması yaratarak İslam birliğini parçalamıştır. En tehlikeli gördügü beyinsiz Saddamı, ajanları vasıtasıyla kışkırtarak Arap dünyasının Tek Lideri olarak doldurup, Kuveyti işagal ettirip, bölgede oluşan huzursuzluk ve istikrarsızlık ortamından her firsatta faydalanmasını bilmiştir.

Siyonizmin dünya siyaseti üzerindeki kanlı eli bilinmesine rağmen ne Birleşmiş Milletler, nede başka bir kuruluş hesap sorma cesaretini gösterememiştir. Aksine Yahudiler yurtlarından ve İspanya gibi ülkelerden sürülerek, Nazi zulmüne maruz kalan mazlum millet olarak kabul edilirler. Hiç bir kimse çıkıpta bukadar masum bir millet olsaydınız gittiğiniz ülkelerden sürülmez, himaye görürdünüz diye sormamıstır. Bence Siyonistlerin dünyada çevirdikleri entrikaları bilip sesiz kalan liderler, onlara olan sempatilerinden değil, korkularından dolayı sesiz kalmaktadırlar. Çünkü bugün dünyanın en güçlü lobisi Yahudi lobisidir. Kimi liderleri ya para karşılığında satın almışlar, yada tehdit ve santajla kendilerine boyun eğdirmektedirler.

IV. Bölüm
Yakın Tarihe bugüne dönecek olursak dünyada Müslümanlar ve İslam aleyhinde yürütülen kampanyaların altında da Siyonist hareket bulunmaktadır. Uluslararası camiada İslamın prestijini sarsarak, İslamla terör özdeşleştirilmek istenmektedir. 11-Eylül hadisesine dönecek olursak, öylesine çaplı bir olayı, zora gelince başını deve kuşu gibi kuma gömen entarili Bin Ladin`le dört sümüklü arabın organize edeceği bir iş olmadığını dünya alem bilmektedir. 11-Eylül hakkında oluşan kanaat CIA veya MOSAD`ın parmağı olmaksızın böylesi büyük çapta bir organizenin yapılamayacağıdır. Al Kaide neden can düşmanı kabul ettikleri Yahudilere ayit işyerlerine, İsaril hedeflerine, elçilik veya temsilciliklere saldırıda bulunmuyor? İsrail hedeflerinin cok iyi korunduğu idda edilecek olursa en az Pentagon kadar iyi korunduğu kabul edileblir. İnsanın Bin Ladin ve Kanlı örgütünüde Siyonistlerin yönlendirdirdiği ihtimalini düşünesi geliyor. 11-Eylül ve sonrasında teröristlerin saldırılarına maruz kalan ülkelere baklırsa, daha çok Yahudilerin intikam almak veya İslam fobisi yaratmak istediği ülkeler hedef alınmaktadır, İspanya örneğinde olduğu gibi.

Son Danimarka olayı ve Bill Clinton`ın mesajina dönecek olursak, kontrolden çıkma ihtimali yüksek olan tepkilerin önlenmesi için Danimarkanın takındığı tavır anlaşılır gibi değil. Basın ve ifade özgürlüğü arkasına sığınarak, kendini beğenmiş bir tavırla, 1.5 Milyar Müslümanın duyarlılığını görmemezlikten gelmenin altında başka neden aramak lazım gelir. İdda edildiği gibi gerçekten basın özgürlüğüne saygı duyluluyorsa, karikatürleri yayınlayan, Jyllands Posten gazetesinin olaylara sebep olan kültür müdürü Filemming Rose` nin işine neden son veriliyor? Aslında Flemming Rose de kendisini piyon olarak kullananlara imalı bir mesaj vererek, görevini tam olarak yerine getirmediğini, işinden ayrılmadan, gider ayak, İran`ın Yahudilere uyguladığı idda edilen soykırımı karikatürize edip işten ayrılmak istiyor. F. Rose neden sorumsuz davranıyor? Yahudi hayranı bir kişi olarakmı? hatırı sayılır para aldığı içinmi?, yoksa kendisi Yahudi olup davasına hizmet etmek içinmi karikatürleri yayımladi? Aslına bakılırsa Bill Clinton gibi F. Rose`da, gizlilik ve ima içerikli bir mesajla adresi açıkladı. F. Rose`nin Yahudilerle olan ilişkisi iyice araştırılıp ortaya çıkarılmadıça konu aydınlanamaz.

Eski başkan Mr. Clinton`ın Arafatı muhatap alıp, İsrail, Filistin sorununu barışcı yollardan çözme girişimi Siyonistleri hosnut etmemiştir. Başkanı istedikleri gibi etki alanına alamayan Siyonistler, onu para karşılığın da satın alamadıkları gibi, Mr Clinton tehditleri de ciddiye almayıp, inandığı istikamette yola devam ettiğini düşünüyorum. Mr. Clinton dönemi Sovyet blokunun parçalanma sürecine tesadüf etmesine rağmen, Balkanlar hariç genelde sakin bir dönem geçirildi. Bence sözkonusu sukünette Bil Clinton`in dünya görüşü ve siyaseti önemli rol oynamıştır. Fakat Yahudi bu, boş dururmu Monica Lewinsky`i Clinten`ın sadece oval ofisine değil, yatağına kadar sokarak, başkanı küçük düşürme koplosundanda ıstediği sonucu alamamıştır. Bil Clinton taşıdığı sorumluluk gereği, kariyerine etki edecek ve dünyanın gözünde küçük düşürme komplosuna rağmen, taviz vermedi mahkemede hesap vermeyi tercih etti. Bill Clinton umarım Siyonist ve Yahudi oyunlarına cesaretle karşı koyabilen güçlü ve cesur bir lider olarak tarihte ki müstesna yerini alıp, hafızalarda kalacaktır.

Danimarka başbakanı Rasmussen’i ne gibi bir komployla satın aldılar tesbit etmek çok zor görünüyor. İfade ve basın özgürlüğü kisvesine sığınarak, ülkesinin hem ekonomik ve hem de dış itibarını zedeleyen gelişmeler karşısında sorumsuz davranabilmekte. Bill Clinton`dan farklı olarak kendisi ve ailesinin hayatı sözkonusu olabilirmi bilemem. Rasmussen`in bu kadar sorumsuzca yaklaşımını, aşırı dindarlık, yada Yahudi hayranlığı gibi sebeplere bağlamak, çok basit ve gerçekçi bir gerekçe olarak görünmüyor bana.

Kanaatime göre çagımızda anti Siyonizm ve anti Semitizm`in en sönük devrini yaşadığı bu dönemde, Hıristiyan ve Müslümanlar arasında vuku bulacak bir çatışma ve gerginlik, en çok Yahudilerin işine yarayacaktır. Siyonistler oluşacak fırsatları çok iyi değerlendirerek, dünya hakimiyeti davalarına daha kolay zemin hazırlayacaklardı r. Oynanan oyunun gayesi, Siyonist harekete düşman olarak gördükleri iki dini, Hıristiyanlık ve İslamı birbirine kırdırarak zayıf ve etkisiz hale getirmektir.

Hıristiyan ve Müslümanlar olaylara aklı selime uyun hareket ederek, Siyonist oyunlarını bozarak, sorunları dialoğ içinde çözmelidirler. Yakıp yıkmak, kırıp dökmek, dünya barışını tehlikeye sokmaktan başka, Yahudilerin ekmeğine kaymak ve bal sürmek olur. Yapılması gereken, bütün bu olaylarda İsrail`in oynadığı rol açığa çıkartılarak, İsrail`in yeryüzünün şeriatla yönetilen tek terorsit devleti olduğunu bilmek ve 10.Kasım.1975 tarihinde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı ile, Siyonizmin bir çeşit ırkçılık ve ırk ayrımı politakaları savunduğu için 3379 sayılı kararla Siyonizmi ırkçı olarak nitelendirmiş olduğu gerceğini dikkate alarak ilişkiler geliştirilmelidir.







Siyonizm çöküyor mu?


Amerikan İdeolojisi adlı kitab'ın yazarı Andrew Levine, Siyonizm'in dünyada bir düşüşte olduğunu ve her geçen gün güç kaybettiğini yazdı. Levine, Wall Street'i İşgal Et hareketinin bir sonraki aşamasının AIPAC'i (*) İşgal Et şekline dönüşeceğini kaydederek, "Siyonizmin dünyanın emeğini sömürmesi artık her kesimden insanı rahatsız ediyor ve siyonizm yaptıklarına artık kılıf uyduramayacak kadar açıkta kaldı. Siyonizm her zamankinden çok daha zayıf ve çöküşü kaçınılmaz" dedi.

İnsanların kendilerini sömüren gerçek güç odaklarını tanımak konusunda giderek daha çok bilinçlendiğini kaydeden Levine, küresel sömrü sisteminin kalbi olan Wall Street'in işgalinden sonra insanların buranın asıl kurucusu olan Siyonizm'i de hedef almaya başlayacaklarını belirtti. Amerika'nın İsrail'e koşulsuz desteğinin artık Amerikalılarca sorgulanmaya başladığını da ifade eden Levine, "Bugün vicdan sahibi olan herkes Amerika'nın İsrail'in kürsel çapta gerçekleştirdiği operasyonlara koşulsuz destek vermesini sorguluyor ve biliyorlar ki Amerika'nın bu koşılsuz desteği kendilerinden alınan vergilerin Siyonist lobilere akıtıllmasıyla sağlanıyor" şeklinde konuştu.

Toplumun yüzde birlik kesiminin yüzde 99'u sömürmesi üzerine kurulu olan sistemin bir çöküşte olduğuna dikkat çeken Levine, "ister demokrat ister cumhuriyetçi olsun, seçilen her ABD başkanının Amerikalılardan önce siyonistlerin çıkarlarını gözetmesi artık insanların canına tak etti. Onlarca yıldan beri Amerikan zihniyeti ve devlet aygıtları siyonizm tarafından şekillendi ve bugün Wall Street'in işgalini isteyen on binlerce insan tam da artık bu zihniyeti hedef alıyor. Kısa bir süre sonra AIPAC'in işgal edildiğini görürsek şaşırmayalım" dedi.
Millî Gazete


* Entellektuel Forum'un notu: Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi (American Israel Public Affairs Committee, AIPAC ), 55.000 üyesi bulunan, ABD ile İsrail Devleti ilişkilerini düzen AIPAC , ABD-İsrail ticaret ilişkilerinin derinleştirilmesine, ortak askeri programların gerçekleştirilmesinde önemli bir etkiye sahip bir kuruluştur. 1951′de kurulmuştur. Bütçesi 30 milyon dolardır.
AIPAC, askeri yardımlarda da çok etkindir. Örneğin,1986′da ABD Dışişleri Bakanı Shultz ’un AIPAC’a bizzat yazıyla başvurarak, İsrail’e yollanacak silah türleri ve yardım paketleri konusunda görüş istemesi örgütün gücünü gösteriyor. İsrail’e yapılan yardımlar, 1985′den sonra, AIPAC sayesinde, karşılıksız hale gelmişti.

Yorum Gönder

1 Yorumlar

  1. Υou гeаlly mаke it seem so easy аlοng wіth your pгesentаtion
    but I find this tорic to bе actually οne
    thing which I think I might neѵer understand.
    It sеems toο complicateԁ and еxtremely huge for
    me. I аm taκіng a look aheаd fοг уour neхt submit, ӏ'll attempt to get the hold of it!

    My webpage ... seopressor version5

    YanıtlaSil

Recent, Random or Label